Büyük umut ve heyecanlarla: Sağlıkta İletişim ve Motivasyon Çalıştayı'nın ardından...

Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğümüz tarafından 17–18 Aralık tarihlerinde düzenlenen Sağlıkta İletişim ve Motivasyon Çalıştayı, Ankara’da tamamlandı.

İki gün süren çalıştay boyunca, altı tematik masada ve 100’ü aşkın akademisyen, uzman ve profesyonelin katkılarıyla; sağlık hizmet sunumunda iletişimin güçlendirilmesi ve sağlık çalışanlarının motivasyonunu artırmaya dönük kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. 

Kapanış gününde ise süreç boyunca ortaya çıkan çıktılar, masa temsilcileri tarafından tüm katılımcılarla paylaşıldı.

TEŞEKKÜRLER

Sağlık hizmeti, çoğu zaman “tedavi” kelimesinin dar kalıbına sığmıyor. Daha geniş bir şey bu: insanın en kırılgan anlarına eşlik etmek, belirsizlikle baş etmek, güven kurmak… Kısacası bir iyilik yolculuğu. Bu nedenle iletişim; sağlık alanında “ek bir beceri” değil, doğrudan hizmetin kalbinde duran temel bir yetkinlik.

Bu çerçevede, Sağlıkta İletişim ve Motivasyon odaklı bu çalıştay sürecine katılmış olmaktan mutluluk duydum. Başta Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Doç. Dr. Muhammed Atak’a, Daire Başkanı Dr. Şeyma Halaç’a ve emeği geçen tüm ekibe ev sahiplikleri ve titiz organizasyonları için gönülden teşekkür ederim.

Ayrıca Türkiye’nin dört bir yanından gelen katılımcıları aynı hedefte buluşturan, kapsamı ve koordinasyonu yüksek bu çalışmayı başarıyla yürüttükleri için kendilerini ayrıca tebrik etmek isterim.

ÇALIŞTAYDAN NOTLAR

Çalıştayın en kıymetli yanı, konuyu “tek bir eğitim” gibi değil; sistematik, sürdürülebilir ve ölçülebilir bir model gibi ele almamızdı. Ana hedef; görev temelli gruplandırılmış sağlık çalışanlarına yönelik uygulanabilir bir eğitim modeli geliştirmek, modülleri netleştirmek, pilot uygulama planlamak ve izleme–değerlendirme mekanizmalarını tasarlamak gibi somut çıktılara dayalı bir çerçeve kurmaktı.

Bu yaklaşımın yalnızca içerik üretmek değil, aynı zamanda organizasyonel bir akıl gerektirdiği çok açıktı. Bu nedenle masalar disiplinlerarası bir kurguya sahipti: eğitim metodolojisi, hekim–hasta–yakın deneyimi, topluma yönelik iletişim, izleme–değerlendirme, çalışan memnuniyeti ve motivasyon boyutları birlikte düşünüldü.

Ben de Toplumsal Farkındalık ve İletişim adlı 3. Masa’da moderatörlük yaptım. Bu grupta temel odağımız; sağlık okuryazarlığını destekleyen, hassas grupları gözeten, kriz ve risk dönemlerinde toplumsal dili doğru kuran; aynı zamanda yanlış bilgi/dezenformasyonla mücadeleyi de kapsayan bir iletişim yaklaşımını tekil kampanyalardan bağımsız biçimde “ortak ilke ve strateji seti” olarak tariflemekti.

İki gün boyunca “küme çalışması” mantığıyla yoğun bir üretim süreci yürüttük. Ürettiğimiz öneri ve başlıkların bazıları şöyle özetlenebilir: saha dili–kamu dili ayrımı, mesaj stratejileri, temas noktaları ve davranış standartları, güven dili ve ortak sözlük, anlatı ve mesaj setleri, farklı mecralara uyarlama ilkeleri, güveni zayıflatan algılar, ana hikâye ve temalar, empati–iş birliği–açıklık–sorumluluk esasları, dil–ton–üslup standardı, ortak değerler, “cümle bankası”, kriz anı protokolü ve kırmızı çizgiler… Bu başlıklar etrafında üç ayrı rapor üreterek somut çıktılar oluşturduk.

ÜÇ KRİTİK GERÇEK

Bu çalıştay sürecinde tekrar tekrar netleşen üç kritik noktayı özellikle not etmek isterim:

Birincisi: İzleme ve değerlendirme olmadan “iyi niyetli eğitim” kolayca buharlaşıyor. Ön-test/son-test, düzenli memnuniyet ölçümleri, nitel geri bildirim, eğitici performansı, dijital takip ve periyodik etki analizleri işin omurgasını oluşturuyor.

İkincisi: İletişim; “hasta memnuniyeti” kadar çalışan memnuniyeti, psikolojik dayanıklılık ve tükenmişlik ile de doğrudan bağlantılı. Motivasyon yalnızca bireysel telkinle değil; destek mekanizmaları, ekip içi iş birliği, görünür kılınan iyi örnekler ve kurumsal aidiyetle güçleniyor.

Üçüncüsü: Eğitim içeriği kadar yöntem de belirleyici. Vaka analizi, senaryo, rol canlandırma, stres yönetimi ve kriz anında iletişim gibi pratik odaklı araçlar; “anlatmaktan” çok “kazandırmak” için vazgeçilmez.

Bu sürecin en umut veren tarafı ise; çalıştay çıktılarının pilot uygulamaya, ardından da ulusal ölçekte yaygınlaştırılabilecek bir modele evrilecek şekilde kurgulanmış olmasıydı.

SON SÖZ

Sağlık iletişimi konuşurken aslında şunu konuşuyoruz: insan onuru, güven, saygı ve birlikte çalışabilme kapasitesi. Sağlık çalışanları için hayırlı olacak bir sonuç raporunun ve sahaya değecek uygulamaların ortaya çıkmasını diliyorum.

Türkiye’de “sağlık iletişimi” alanında kapsamı ve yöntemi itibarıyla çok kıymetli bir örnek oluşturan bu organizasyonun devamını da ayrıca önemsiyorum. Çünkü her masada üretilen çıktılar, geleceğe dönük büyük bir birikimin ve güçlü bir iradenin işaretini veriyor. Bu heyecan ve motivasyonun artarak sürmesini temenni ederim.


Prof. Dr. Erkan Yüksel