Astroloji ekranda niye bu kadar çok tutuyor?



İSTER inanın ister inanmayın; televizyonu açtığınız anda er ya da geç bir burç yorumcusunun cümleleriyle karşılaşıyorsunuz. Uzun süre yalnızca sabah kuşaklarında gördüğümüz yorumcular, şimdi haber kanallarında bile çıkar oldular. Geçen akşam bir haber kanalında haftalık burç yorumu yapıldığını görünce bu yazıyı yazmanın “farz” olduğuna karar verdim. Çünkü kendime şu soruyu sordum: Ne oldu da burç yorumları bu kadar popüler hâle geldi?

BU HAFTA KOÇLARI NELER BEKLİYOR?

Aklıma gelen ilk yanıt, hayatın giderek artan belirsizlik yükü karşısında burç yorumcularının büyük bir özgüvenle olası gelişmeleri sıralaması.

Kimsenin bilemeyeceği ama herkesin merak ettiği “Bu hafta koçları neler bekliyor?” sorusuna örneğin şöyle bir yanıt geliyor:

“Bu hafta sahne senin. İşinde uzun süredir seni yoran bir konu, dolunayla birlikte netleşecek. Patronundan sürpriz bir haber alabilir, yeni bir görevle öne çıkabilirsin. Eğer iş arıyorsan cesur bir başvurunun sonucu seni şaşırtacak; ama dikkat: acele karar pişmanlık getirebilir.”

Cümleler bir yandan gönüllerde umut ışığı yakarken, diğer yandan “aman dikkat” uyarısıyla dinleyenleri ekranda tutuyor.

İletişimcilerin sevdiği kullanımlar ve doyumlar kuramı tam da burada devreye giriyor. Bu kuram, insanların medyayı kendilerine doyum sağlayan işlevler için kullandığını söylüyor.

Astroloji içeriklerine bu gözle bakınca tablo netleşiyor: Geleceğe dair merak ve belirsizlik kaygısı, “ya doğruysa/ya çıkarsa?” sorularıyla birleşince, ekran başına oturma motivasyonu güçleniyor.

Sonradan pişman olmamak için en azından bir dinleyeyim” duygusu da cabası…


“SICAK SU TORBASI” ETKİSİ VE SOSYALLEŞME

Ülkede gündem bunaltıcı, hayatın gerçekleri can sıkıcı. Astroloji ise birkaç dakikalığına bile olsa gündemi değiştiriyor; dinlenebileceğimiz, dikkatimizi dağıtabileceğimiz, hatta biraz umutlanabileceğimiz bir alan açıyor.

“Sabah gerilim olsa da akşam parlıyorsunuz” dendiğinde içimizde sıcak bir alev yükseliyor.

Bir arkadaşımın benzetmesi hoş: Astroloji, toplum için “sıcak su torbası.

Sancılı mideyi yatıştıran o ılıklık gibi, dertleri bir süre unutturuyor.

Astrolojinin başka işlevleri de var. İnsan ilişkilerini ısıtmak bunlardan biri. 

“Biz teraziler adaleti severiz”, “Yengeçler duygusaldır”, “Aslanlarla en iyi yengeçler anlaşır”, “Ay, balıkları bilmem mi?”…

Hepimizin duyduğu bu cümleler sohbeti kolayca başlatıyor ve koyulaştırıyor.

Hatta bizi ünlülerle bile yakınlaştırıyor:

“Hocam, Barack Obama, Antonio Banderas, Usain BoltJennifer Lopez, Sandra Bullock, Madonna, Patrick Swayze sizin burçtanmış. Hemşehriniz Orhan Gencebay da var…”

Vay be…

Burç bilgisi hem sohbeti açıyor hem koyulaştırıyor; insanları birbirine yaklaştırıyor; grup aidiyeti duygusu yaratıyor. Hiç tanımadığımız kişiler hakkında tanıyormuşuz gibi bir yakınlık, güven, arkadaşlık hissi doğuyor. Konuşup tartışabileceğimiz “çok önemli” ortak bir konumuz oluyor.

Günlük kararlarda bile astrolojiden yararlananlar var. “Merkür retrosu varmış, çarşambaya kadar bekle” denildiğinde, kimilerinin eli kolu bağlanıyor. Kaç kişinin gerçekten çarşambaya kadar beklediğini bilemem; ama bu kişilerin sayısının arttığını sanıyorum.

Hem düşünsenize, “Padişahlar bile sefere çıkmadan önce astrologlara danışırlarmış” deniliyor.

Ancak benim tarih bilgim ve bilimsel tecrübem bu rivayetleri doğrulamak için şimdilik yeterli gelmiyor.

 

METALAŞMA VE EKRAN EKONOMİSİ

Bir de işin metalaşan yüzü var: burç sembollü kolyeler, bileklikler, dövmeler, defterler, kupalar, battaniyeler, lambalar…

Astroloji hayatın her alanında görünür oldukça, üreticiler için geniş bir pazar doğuyor.

Televizyon açısından da denklem basit: düşük maliyet, yüksek reyting. Bir masa, bir konuk; en büyük maliyet belki de stüdyo ışıkları… 

Üstelik sosyal medyadaki kısa videolar, paylaşımlar adeta pastanın kreması.

YouTube’daki giderek artan astroloji içeriklerinden hiç söz etmiyorum tabi.

Bir öğrencim ise uyarıyor: Hocam cep telefonu için uygulamalar bile var…

 

KAMUSAL ISI AYARI

Şimdi biraz ciddileşip siyasal/ideolojik boyuta bakalım.

İlk akla gelen şu: Gündemdeki tartışmalı kamusal meselelerin kişisel “burç/kader” diline çevrilmesi, dikkati sert dosyalardan yumuşak anlatılara kaydırabilir. Bu, her yayın için kasıtlı bir tercih olmak zorunda değil; fakat "dikkat ekonomisi" bu yumuşatıcı geçişleri sever.

“Geleceğe ilişkin umudun korunması” güzel; ancak olup bitenin yıldızların hareketlerine bağlanması, bireysel akıl yürütmeyi ve sorgulamayı zayıflatıyorsa, kamusal sözün ısı ayarı düşüyor demektir.

Toplum, yıldızlara bakarken yerdekini gözden kaçırmamalı.

Peki bu durum kimin işine gelir? Bu soruyu da ayrıca düşünmek lazım.

(Yoksa astrologlara mı sorsak; belki daha güzel yanıtları vardır.)

 

BİLİMSELLİK NOTU

Yeri gelmişken bilimsellikten de söz edelim. Bir iddianın bilimsel sayılabilmesi için test edilebilir, yanlışlanabilir ve tekrar edilebilir olması gerekir.

Astrolojik öngörülerin önemli bir kısmı herkese uyabilecek kadar geneldir. Psikolojide buna “Barnum etkisi” denir. Tutan kısımlar seçici biçimde hatırlanır, tutmayanlar kolayca unutulur.

Çağdaş bilimsel bakış içinde astroloji, daha çok kültürel anlatı ve kişisel ritüel düzleminde konumlanır.

Neyse, burası da derin bir konu… Biz son sorumuzu soralım.

 

ZARARLI YÖNLERİ DE VAR MI?

Peki, bu burç yorumlarının bireyler için zararlı yönleri var mı?

Maalesef var.

Özellikle kaygılı ya da kaygıya yatkın kişiler için “Ayın 8'i ile 13'ü arasında şehir dışına çıkmayın” gibi cümleler kendini gerçekleştiren kehanet etkisi yaratabiliyor; çekingenlik artıyor, günlük hayatın ritmi bozuluyor.

Bir yakınım, “Bu programlar başlayınca kanalı çeviriyorum; içimi karartıyor” diyor.

Demek ki bu içerikler herkes için aynı etkiyi yaratmıyor; olumsuz etkilendiğini söyleyenler de az değil.

Bir öğrencim soruyor: 

“Hocam, 13. burç olarak yılan burcu konuşulmuştu; ona ne oldu?”

Bir başkası atılıyor: 

“Benim burcuma bir türlü karar veremiyorlar. Ayın 19’unda doğmuşum; kova mı, balık mı? Herkes farklı söylüyor.”

Neyse, bizim sohbet devam edeceğe benziyor.

Sözü şu ünlü deyişle bitirelim: Fala inanma, falsız da kalma.

(Yoksa, kalsak daha mı iyi?)

Biz en iyisi bu konuda bir makale yazalım!

Sağlıcakla,
Prof. Dr. Erkan Yüksel

***


10.10.2025 tarihinde şurada yayınlanmıştır:

https://www.akademikakil.com/astroloji-ekranda-niye-bu-kadar-cok-tutuyor/erkanyuksel/