Yakın zamanda bir restorana ya da kafeye gittiniz mi?
Çoğumuzun artık dikkatini bile çekmiyor; hatta fark etmiyoruz. Mekâna orta
kapıdan giriliyor; sağ taraf sigara içilen, sol taraf içilmeyen bölüm… Veya ön
taraf sigaralı, arka taraf dumansız. İki bölümü birbirinden ayıran herhangi bir
bölme yok. Camlı bir bölme varsa da aradaki kapılar ardına kadar açık.
Hayatında hiç sigara içmeyen biri
olarak böyle bir mekâna girdiğimde (ki genellikle girmemeyi tercih etsem de),
her ne kadar sigarasız bölüme otursam da bir süre sonra aldığım nefeste
rahatsızlık hissetmeye başlıyorum.
İşte böyle mekânlardan birinde geçen
gün garsona şaka yollu sordum:
“Evli misin, çoluk çocuk var mı? Evde sigara içiyor musun?”
“Evet,” dedi.
“Nerede içiyorsun?”
“Evde.”
“Evin neresinde?”
“Balkonda.”
“Peki burada niye bu kural yok?”
Kısık sesle fısıldadı: “Patron…”
“Sigara yasağı” aslında
Türkiye için bir devrimdi. Bir halk sağlığı devrimiydi. Hatta o yıllarda
Dünya’ya örnek gösterilen bir mücadele başlatmıştık.
Gençliğimde sigara dumanında
boğulduğum otobüs yolculuklarını hatırlıyorum…
Sanki sigara içmenin bir zorunluluk
olduğu yıllardan bugünlere geldik. Bu, azımsanmayacak kadar büyük bir ilerleme,
büyük bir başarıydı.
Ancak!
Derler ki, Osmanlı’da bir yasa
çıkar, hem de en ağır biçimde çıkar, sonra birkaç yıl içinde gevşermiş. Buna
mehter yürüyüşü de derlermiş: İki ileri, bir geri…
5727 sayılı Kanun, 2008 yılında
çıktı. Öncesinde 4207 ile başlayan süreç, bu değişiklikle birlikte çok daha net
ve sert bir çerçeveye kavuştu. Kanun, “kapalı alan” tanımını açıkça ortaya
koydu: Üstü kapalı ve etrafının yarısından fazlası branda, cam veya naylonla
kapatılmış her yer, sigara içilemez ilan edildi.
İşletmelere getirilen en can alıcı
kural şuydu: Sigara içilen ve içilmeyen alanlar arasında fiziki ve kesin bir
ayrım zorunluluğu!
Havalandırma sistemi falan değil,
net bir “fiziksel bariyer” istiyordu devlet.
Yasak öncesinde (2007 civarı),
istatistiklere göre yetişkinlerde genel tütün kullanım oranı %33,4
düzeyindeydi; kapalı alanlarda pasif içiciliğe maruz kalma oranları ise
%60’ların üzerindeydi.
Yasak sonrası ilk birkaç yıl içinde
tablo anlamlı biçimde değişti. 2008–2012 döneminde sigara içme oranında göreli
olarak %13,4’lük bir azalma sağlandı. Pasif içiciliğe maruz kalma oranı ise
pek çok kapalı mekânda yarıdan da fazla azaldı; örneğin restoranlarda %55,9’dan
%12,9’a kadar düştü.
Türkiye’de kayıtlı sigara pazarı
hacmi, özellikle 2008 sonrasında geçen yaklaşık on yıllık dönemde kaba bir
hesapla %10–15 civarında küçüldü.
Tüm bu adımlar, Dünya Sağlık Örgütü
raporlarında Türkiye’yi tütün kontrolünde “örnek ülke” konumuna taşımıştı. Bir
dönem gerçekten “Dumansız Türkiye” hedefi, sadece sloganda değil, sahada da
hissedilir hale gelmişti.
Peki Sonra Ne Oldu?
Sonra, sanki “idari geleneğimiz”
sessizce devreye girdi.
Bir yandan sigara içenlerin
zorlaması, diğer yandan sigara satıcılarının baskısı…
Ticari işletmelerin “müşteri
kaybetmeyelim” arzusu, bürokrasinin mücadele ve denetim yorgunluğu, ceza
uygulamasındaki gevşeklik, sigara içmeyenlerin sessiz ağırbaşlılığı…
Hepsi birleşince geldik bugüne.
Artık işletmeler, yasanın arkasından
dolanmak için adeta yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. Cam, branda, naylon…
Her şey mübah!
Dört tarafı kapalı, tavanı sözde
düğmeye basınca açılabilir yerler “açık alan” diye yutturuluyor. “Soğuk oluyor”,
“müşteri kaçıyor”, “patron kızıyor” diye kimsenin eli düğmeye gitmiyor. “Gri
alanlar” giderek çoğalıyor.
“Dumansız hava sahası” her geçen gün
daha fazla "duman" oluyor, erozyona uğruyor.
Rakamlar da inanılmaz!
2024 yılında
tarihimizde kaydedilen "en yüksek sigara tüketimi" rakamına ulaşmış
durumdayız: 150,4 milyar adet sigara…
Yani bir rekor!
15 yaş üstü nüfusun yaklaşık üçte
biri (%31) tütün kullanıcısı. Başka bir ifadeyle, her üç yetişkinden biri
sigara içiyor.
Erkeklerde bu oran yarıya yakın
(%41). Yani neredeyse her iki erkekten biri sigara tiryakisi…
Dünya Sağlık Örgütü ve bölgesel
raporlara göre 2021’de Türkiye’de tütüne atfedilen yıllık ölüm sayısı 85 binin
üzerinde; bunun yaklaşık 18 bini de pasif içicilik kaynaklı.
Yani birilerinin keyif için yaktığı
sigara, hiç eline sigara almamış insanların canına mal oluyor.
Yasaklar, vergiler, paket uyarıları,
korkutucu fotoğraflar, kamu spotları hepsi var; ama nüfusun önemli bir kesimi
hâlâ her gün sigara içiyor.
Yasanın metni sert; fakat uygulama iradesi ve toplumsal sahiplenme aynı sertlikte değil.
Devrime Sahip Çıkmak Ya da ...
"Dumansız hava sahası" bir devrimdir
ve devrimlerin yaşayabilmesi, halkın bilinç düzeyinin yükseltilmesi ve
sahiplenmesi ile mümkündür.
Dikilen bu “halk sağlığı fidanını”
bıkmadan, usanmadan, bir kenara çekilmeden; kampanyalarla, denetimlerle,
eğitimle sulamamız, büyütmemiz gerekiyor.
Sağlık hakkımıza sahip çıkmamız,
hakkımızı aramamız, özellikle de pasif içiciliğe “dur” dememiz gerekiyor.
Artık pek çok işletmede “sigara
içilmez” uyarı tabelası bile göremiyoruz. Oysa bu tabelalar sadece bir
zorunluluk değil, aynı zamanda bir hatırlatmaydı: “Burada nefes alma hakkına
sahipsiniz.”
Son Söz
Gelin, elimizden daha fazla kayıp gitmeden bu hakkımızı hep beraber sahiplenelim. Sağlığımızı birilerinin inisiyatifine bırakmayalım. “Dumansız bir dünya”, hepimizin hayali. Bu kazanımı heba etmeyelim; tekrar tekrar “iki ileri, bir geri” gitmeyelim.
Son sözüm budur. “Tanık artık sizindir”.
Ne dersiniz?
Prof. Dr. Erkan Yüksel
**
Halk sağlığı devriminin temelini
oluşturan ve giderek gevşediğini gözlemlediğimiz sigara yasağının, işletmeler
açısından -hala- bağlayıcı bazı temel maddeleri şunlar:
1. Kapalı Alan Tanımı ve Genel Yasak
Kesin yasak alanlar: Lokantalar, kafeler, barlar ve eğlence mekânlarının kapalı alanlarında
tütün ürünleri tüketilemez.
Kapalı alan kriteri: Tavanı veya çatısı olan ve yan cepheleri kalıcı veya geçici olarak (cam,
branda, naylon, tente vb.) kapatılmış her yer, yasaya göre kapalı alan
sayılır.
2. Fiziksel Ayırım Şartı
Zorunlu ayırım: Sigara içilen kapalı alan ile içilmeyen kapalı alan arasında, duman ve hava
geçişini tamamen engelleyen kesin ve fiziksel bir ayırım (duvar, kapalı
kapı vb.) bulunmak zorundadır.
İhlal durumu: Kapıların sürekli açık bırakılması, sadece masa düzeniyle ya da zeminde hayali
bir çizgiyle “burası sigaralı, burası sigarasız” ayrımı yapılması yasağı ihlal
eder.
3. Açık Alan Kriteri (Sigara
İçilebilir Alanlar)
Bir alanın “açık alan” olarak kabul
edilip sigara içimine izin verilebilmesi için:
Koşul A (üstü kapalı alanlar için): Üstü kapalı ise yan cephelerin dörtte üçü (3/4) veya daha fazlası açık
olmalıdır.
Kışlık kapama yasağı: Yağmur, soğuk veya rüzgâr gerekçesiyle açık alanların branda, cam veya naylon
gibi malzemelerle Koşul A’ya aykırı şekilde kapatılması yasağa aykırıdır.
4. Denetim ve Bildirim
Sorumlulukları
Uyarı levhaları: İşletmeler, sigara içilmesinin yasak olduğunu ve cezaları belirten uyarı
levhalarını görünür şekilde asmak zorundadır.
Vatandaşın denetim hakkı: Yasağa uymayan mekânlar için vatandaşlar ALO 184 telefon hattı ile Yeşil Dedektör cep telefonu uygulaması üzerinden şikâyette bulunabilir.